Derya'yı hatırlarsınız Pazarlama Cadısı blogumdan. Ailesini 3,5 yaşında bir trafik kazasında kaybetmiş, akrabaları tarafından kabul edilmemiş ve yuvaya bırakılmış dünya güzeli bir kız çocuğu. Bir süre bunalımda kaldıktan sonra şaşırtıcı şekilde adaptasyona geçen, dünyayı ve yaşadıklarını hepimizden hızlı ve olgun karşılayarak hayatına gülümseyerek devam eden küçücük bir çocuk. Ablalığım süresince benim ona öğretmeye çalıştıklarımdan fazlasını bana öğretmişti. Sonra 4 senelik abla-kardeşliğimizi sona erdirdik. Çünkü Derya hayatının geri kalanına harika bir anne-baba ile devam edecekti. Yeni aileye gitme süreci hayatımda yaşadığım en zor ayrılıklardandı. Kapıda dönüp dönüp sarılması ve o sırada ağlamamaya çalışırken, beni ve geride kalan arkadaşlarını cebinde götürme çabası içimi sızlatmıştı. Derya'sız yuva bana biraz zor geldi. Saklambaç oynadığımız ağaç bile üzdü beni uzun süre.
Ama sonra kendimi bomboş hissetmeye başladım. İşe yaramıyor gibi. Tüm işime, tezime rağmen sanki hiç bir işim yokmuş gibi bir boşluk... Korkunçtu.
Yaşlılarla çalışmak benim için mümkün değildi. Daha önce denedim. Çok üzücü.Kendimi her gün bir öncekinden daha kötü hissetmiştim. Çünkü ne kadar konuşsam, ilgilensem, sarılıp öpsem de pencerede hevesle bekledikleri çocukları, torunları olamadım. Gözleri hep dalgındı, ağlamaya hazır gibi... Onlarla ağlamaya başlayacağımı hissedince yapmam gerekenin bu olmadığını anladım. En azından çocuklar için daha fazlasını yapabiliyorum. Belki biraz bencilim ama kendimi de daha iyi hissediyorum.
Yeni bir ufaklık var artık son 2 gündür. Ayşe... Annesi başka biriyle evlenmeye karar verdiğinde evliliğin en büyük engeli olarak görülmüş adam tarafından. Başka birinin çocuğuna bakmak istememiş anlaşılan. Muhteşem anne de çocuğu yuvaya bırakıp gitmiş.Akraba yok... İşte size 5 yaşındaki Ayşe' nin hikayesi. İşin en kötü tarafı annesi tarafından başka biri için terkedildiğini biliyor olması. Büyük bir travmanın tam ortasında. Sürekli pedagog gözetiminde. Geldiği günden beri hiç konuşmamış. Sesi ve konuşması neye benzer kimse bilmiyor. İnsanların yüzüne bakamıyor. Yüzünü hiç yerden kaldırmıyor. Pedagog terkedilmesiyle ilgili kendisini suçladığını söylüyor. Yemek yemiyor, sadece su içiyor. Gözleri sürekli yaşlı. Diğer çocuklara yaklaşmıyor. Dünyanın bütün yükü omuzlarında sanki...
Dün sabah pastel boyalarla gittim yanına. Bazen konuşmasalar da resim yapabiliyorlar. Derya yapardı bana küstüğünde. Ama yapmadı. Dokunmadı bile. Yine de zorla da olsa kaçak şekilde Nesquik içirmeyi başarabildim. Bir kaç yudum. Hiç yoktan iyidir.
Bu sabah ona kedilerimi anlattım. Konuşmak zorunda olmadığını, ama yemek yemesi gerektiğini... Küçük kafasından neler geçti bilmem. Belki de yemezse tepesinde cırcır konuşmaya devam edeceğini kestirdi. Kalktı yerinden, elini tutmama da izin verdi. Bahçede biraz birlikte kahvaltı yaptık. Aslında aç olduğu her halinden belliydi. Üstelik fiziksel olarak da pek gelişmemiş bir çocuk yuvanın diğer 5 yaşlarına göre. Belli ki annesi çocuk dışında herşeyle ilgilenmiş.
Hayatımda ilk defa bir çocuğun yüzünde hayata tutunmak istememenin ne demek olduğunu gördüm. Dün gördüğüm ümitsiz ve nefret dolu ifade bugün umutsuzluğa dönmüştü. Belki de dün annesinin geri döneceğinden ümitliydi. Bugün ise tamamen bıraktı o ümidi. Bilmiyorum, ama bir şekilde bu ufaklığı hayata döndürmek gerekiyor. Pedagoglar yoğun çaba sarfediyorlar ama uzun süreceğini söylediler.
Lütfen, sahiplendiğiniz canlıları terketmeyin.Çocuklarınızı asla! Ne olursa olsun!
Ayşe'nin bir an önce hayata tutunmasını ve çok mutlu olmasını diliyorum. Burcu, senin yaptığın şeyse anlatılmayacak kadar güzel. Okurken kendi çocuklarımı düşündüm. Cuma akşamı İzmir'e gidip Cumartesi akşamı döndüm. O 24 saatte çocuklarımı ne çok özledim bir bilsen. Anne olan bunu nasıl yapar aklım almıyor? Demek ki gerçekten bazı kadınlarda bu duygu yok. Çocuk yapsalar bile duygusuzca bırakıp gidebiliyorlar.
YanıtlaSil