30 Haziran 2009 Salı

Sevdiğim Filmler Listesi

Geçenlerde Friendfeed'de Arman ile yaptığımız korku filmi geyiği üzerine bir liste hazırlama kararı almıştık. Şöyle bir göz attım bizdekilere ve sevdiğim filmleri listeledim... Hepsi değil elbette ama bazıları aşağıda... Şimdi Arman' ın listesini bekliyoruz.

Korku - Gerilim (korku filmlerini bu blogda yazıyorum.)

  • Exorcism of Emily Rose
  • Pet Semetary
  • Elm Sokağı'nda Kabus serisi
  • It
  • Rose Red
  • The Orphanage
  • The Strangers
  • The Shining
  • Saw serisi
  • Bloody Mary
  • The Last House on the Left
  • Hostel serisi
  • 30 Days of Night
  • Silk
  • Silent Hill
  • The Attic
  • Unrest
  • Fragile
  • 28 Weeks Later I - II
  • Memory
  • Untraceable
  • Joshua
  • Abandoned
  • Mist
  • Shadow Puppets
  • The Gathering
  • Demon Days
  • Malefique
  • Stay Alive
  • Blindness
  • Anamorph
  • Hunger
  • Dead Silence
  • Fear Chamber
  • Awake
Komedi

  • You, Me and Dupree
  • In Bruges
  • Failure to Launch
  • In Her Shoes
  • Meet The Fockers
  • Mr Woodcock
  • Pacifier
  • I Now Pronounce You Chuck & Larry
  • Pink Panther serisi
  • He is just not that into you
  • The Fearless Vampire Killers
  • Mars Attacks
  • Before Devil Knows You Are Dead
Macera - Duygusal vs

  • A Man Apart
  • Cleaner
  • XXX
  • The Fall
  • Fast & Furious serisi
  • Chronicles of Riddick
  • Flashbacks of a Fool
  • Resident Evil serisi
  • American Gangster
  • Slumdog Millionaire
  • Eternal Sunshine of the spotless mind
  • Love actually
  • Once

29 Haziran 2009 Pazartesi

Şans'ımız yokmuş hiç

Bundan 6 ay önce, yılbaşının hemen sonrasında bir pazar günü tanışmıştık onunla... Ve yine her zamanki terkedilme hikayesiydi. Barınaktaki diğer onlarcası gibi sıradan, onun için ise hayatının en hüzünlü hikayesi... Alışıldık terkedilme seslerine karışan son hız uzaklaşan bir lüks otomobil sesi...

Ben o gün mutlu dakikalar için oradaydım oysa. "Tere" miz tekerlekli ayaklarıyla koşmaya başlamıştı. O tekerlekten ayaklarıyla koşarken ben de çocuğunun arkasından telaşla koşan anne gibi "Tere yavaaaaş" diye bağırıp duruyordum. O da inatçı çocuk edasıyla daha hızlı koşuyordu. Devrilmesinden korkuyordum ama o tekerlekler bacaklarıymış gibi koşuyordu. Ondan sonra da hiç devrilmedi Tere... (Üstelik koştukça arka ayakları güçlendi. Hiç bir zaman hissetmedi yeniden ama o koşma coşkusu onu hayata döndürdü... Öyle ki bir gün barınağa gelen yaşlı bir Alman çiftin ilgisini çekecek kadar neşeliydi. O günden sonra onların "Tere"si oldu "Tere"miz...)

"Tere"yi izlerken içeri büyükçe bir köpek alındığını gördüm. Belli ki yürüyemeyecek durumdaydı. Kontrollerin ardından sağ tarafının felç olduğunu öğrendik. Felçliler bölümüne alındı.Başına ne geldiğini bilmiyorduk ama tir tir titriyordu.Kapı sesinden, onu sevmek için eğilen gönüllüden, dışarıdan gelen seslerden,... Herşeyden korkuyordu. Ondan sonraki günlerde her kapı sesinde kafasını yattığı yerden kaldırmaya başladı. Belli ki birilerini bekliyordu. Kapıdan giren belirli kişilerdi zaten. Kapıdan gireni görünce kafasını tekrar koyuyordu sağlıklı patisinin üstüne...

Sevgili Ebru ile zorla yemek yedirdik. Bazen öyle bir hale geliyorduk ki birimiz ağzını açıyor diğerimiz kuş gibi ağzına yemek atıyordu. Tere bizim için bir umut olmuştu. Belki onun da şansı döner diye düşünmüştük. Adını "Şans" koyduk. Ama o hiç bizim kadar umutlanmadı. Daha çabuk kavradı sanırım hayatının artık sağlam 2 ayağı üstünde bir barınakta geçeceğini... Bizim kabullenemediklerimizi onlar daha çabuk kabulleniyorlar. Şans da öyle yaptı.

Ve bir gün kapı açıldığında kafasını kaldırıp bakmayı kesti. Sonra da kansere yakalandı. Yemek yemeyi bıraktı... Artık zayıf düşmeye başlayan vücuduna sadece ilaçlar ve serum giriyordu... O zayıfladıkça tahta vücuduna batmasın diye yatağının içindeki pamukları silikonlarla destekledik. Ne Ebru' nun fizik lab. hikayeleri ile ilgilendi, ne de benim bunu yemezsenle başlayan cümlelerimle... Bazen sürekli inlediğini duyardık. Neresinin ağrıdığını bilemediğimiz inleyen, gözleri hiç kurumayan, kocaman patileri avcuma sığmayan, kocaman bir "Şans"tı o.

Bugün Şans nasıl olduğunu anlamadığımız şekilde bir başka köpeğin saldırısına uğradı. Hayvan hastanesinin çabaları sonuç vermedi ve onu kaybettik. Ben gittiğimde gözlerini kapatmıştı ama avcuma aldığım kocaman patileri hala sıcacıktı... Aslında o yaşamayı çoktan bırakmıştı ama biz Şans'ın da Tere gibi olmasını istemiştik. Yapamadık. Şans bazıları gibi terkedilmeyi kaldıramadı...

Bugün Şans'a kocaman birer son öpücük verdik Ebru ile...Hala sıcacıkken. Artık bizimle değil.

Çok sevdiğim bir karma gurusu der ki; "Care what you send to universe. What you give will be what you'll get."

Onu terkederek vicdanını rahatlatan o kişinin verdiklerini almasını umuyorum...

25 Haziran 2009 Perşembe

Yemekler ve Erkekler

Yemek yapma konusunda kesinlikle kötüyüm. Evet, kötüyüm! Ve komik olan boğazına çok düşkün bir sevgilim var :) Pastadır, börektir kurtarıyoruz gibi...

Kadınlar, benim gördüğüm kadarıyla 2 gruba ayrılıyor erkeklerin mutfağa girmesi konusunda. Daha doğrusu erkekler 2 grup... Mutfağı bir çeşit savaş alanı gibi görenler ve mutfakta harikalar yaratanlar. Bunun ortası yok...

Show Plus'ta farklı programlar yapan bir yemek ustası var: Jamie Oliver...
Mutfağı savaş alanına çevirenler konu dışında... Harikalar yaratanların bu muhteşem özelliklerinin üstüne bir de "harika yemek yapan erkek" çekiciliği diye bir şey var. Bizde tombuk parmaklı Oktay Usta'dan sonra oluşan genç ve yakışıklı yemek ustalarından tek farkı var Jamie'nin.

Jamie, yemek yaparken eğleniyor. İzleyenleri de eğlendiriyor. Biberlerle konuşuyor, markete gidip alışveriş yaparken püf noktaları veriyor, kesinlikle komik ve yaşam tarzını da işin içine katıyor. Jamie' yi çekici kılan ve programını bu kadar seyredilir kılan şey bu olmalı...

Zamanınız uyarsa Show Plus'ta hafta içi her akşam saat 20'de izleyin...

18 Haziran 2009 Perşembe

Elbise bul(ama)mak

34 bedenin elbise giymesi genelde kendisi de dahil herkes için olaydır.

Anne için olaydır. Sürekli şişmanlatmaya çalıştığı kızını kendi tabiriyle çöp bacaklı görmek istemez.

Arkadaşlar için olaydır. Ya üstündeki elbisenin nasıl bu kadar dar olduğuna ve o elbisenin içine girecek kadar ince olmana uyuz olurlar, ya da üstüne göre elbise bulmak için saatlerce gezmene...

Sevgili için olay değişir :) Nerde bulacağınızı bilir de, nokta atışlı mağazalara girerseniz fazlaca mırın kırın etmez sanırım.

34 bedenin istediği gibi elbise bulması, kedi fare oyunundan farksızdır. Giyersin üstüne oturmaz. 34 yazar, ama aslında 36 bedendir. Veya 34 bedenim dersiniz inatla, bu 36 ama kalıbı dar derler. Yok bu bana olmaz derseniz de, terziye daralttırırız derler. Sinir bozucu yani her şeyiyle...

İşte nokta atışı yapmak isteyen 34 bedenlerin harika elbiseler bulabilecekleri biir adres... İsmi hatırlamıyorum ama adresi elinizle koymuş gibi bulursunuz... Taksim Tünel'e indiğinizde Galata Kulesi'ne doğru inen dar bir sokak vardır. Oradan aşağı doğru salın kendinizi. Yaklaşık 100 m ileride sol tarafta vitrini elbiselerle dolu bir küçük mağaza var...

Geçenlerde şu elbiseyi aldım ben... Fiyat olarak ucuz diyemem ama değdiğinden eminim.

Not: Bu elbiseyi almam sırasında beni sabırla bekleyen, fikir veren, kararsız teraziliğime aldırış etmeyen canım TT'me teşekkürler...

Anneme söylemeyin, ben yine saat beğendim :)

Swatch Organic Explosion serisinden bir saat beğendim. Takı konusunda sanırım saat ve küpe dışında bir takıntım yok. Ama bir saat bağımlısı olduğumu itiraf edeyim.

İşte beğendiğim saat... (anneme söylemeyin, saat alma konusunda yasaklıyım, ama gizli gizli almak gibi bir niyetim var)

Akrep ve yelkovana dikkat...

34 bedenlerin en büyük sorunudur bu arada bileğine göre saat konusu. Neyse ki Swatch bu konuda çözüm yaratabiliyor :)

Edit: Sevgilim ertesi gün bu saatle geldi yanıma :) Evet, hediye olduğundan annem ses çıkaramadı. Düşünceli sevgili budur :)

15 Haziran 2009 Pazartesi

Düğün Mevsimi

Düğün dernek işinden nefret ediyorum. Bir halt varmış gibi herkesin yaz gelince çiftleşme dönemi geliyor sanki. Evlenen evlenene. Sonra da bir sonraki bahara boşanmalar başlıyor. Geçen yaz evlendirdiğimiz kuzenim bu baharda boşandı. Şimdi başka bir kuzeni evlendiriyoruz. Bu nedenle de bir elbise derdi aldı başını gidiyor. Yazın en sıcak ayıında Ağustos' ta Antalya gibi kaynayan bir yerde düğün yapacaklarından mümkün olduğunca az örtecek bir elbisenin peşindeyim.

Geçtiğimiz aylarda çok yakın bir arkadaşım evlendi. Onun için Mango' dan güzel bir elbise satın aldım. Petrol yeşili... Siyah kapalı topuklular ve siyah küçük bir çantayla tamamlayınca oldukça şık oldu. Diyorum ki acaba kasmasam da bunu mu giysem direkt? Lame tek bantlı sandaletler ve lame bir çantayla?

* fotoğraf www.mango.com' dan