27 Aralık 2009 Pazar

Noel Çikolataları


Noel tatiline gelen kuzenim sağolsun ev Noel baba çikolatası kaynıyor :)

Noel Baba'yı sever ve ona inanır mısınız bilmem ama çikolatalı Noel Baba harika :)

23 Aralık 2009 Çarşamba

Marley'den Aklıma Gelenler



"Bir köpeğin asla lüks bir arabaya, eve ve tasarım kıyafetlere ihtiyacı yoktur. Sadece su ve yemek onun için yeterlidir. Bir köpek, zengin veya fakir, aptal veya zeki olmanızla ilgilenmez. Ona kalbinizi açarsanız, size tüm kalbini verir. Pekiyi bunu kaç insan için söyleyebilirsiniz? Kaç insan size kendinizi bu kadar nadir,saf ve özel hissettirir? Etrafınızdaki kaç insan kendinizi bu kadar olağanüstü hissettirebilir?"

Çok sevdiğim Owen Wilson ve Jennifer Aniston'dan muhteşem performanslarla izlediğim "Marley and Me" nin sonundan bir kaç cümle... Ama filmin asıl eğlencesi Marley'si yani köpeği. Baştan sonuna kadar eğlendiriyor. Ta ki sonu gelene dek. Sonunda öyle sahneler var ki evet oturup ağzım burnuma karışana kadar ağladım. Gözlerim kızardı. Durumu anlamayan Azis'in kucağıma yerleşip şaşkın şaşkın yüzüme bakması bile neşelendirmedi.

İlk izleyişimde cesaret edememiştim sonuna doğru gelen olayların sinyallerini alınca. Aklıma Münü'm gelmişti o zaman. 15 gününü böbrek yetmezliğinden klinikte geçiren ve bu yüzden bunalıma giren Münü'm.  Uğruna insülin yapmayı bile öğrendiğim ve bir tarafına felç inmesine rağmen, diğer tarafıyla inatla kumuna kadar yürümeye çalışan Münü'mdü o benim. Ne acıdır ki bir veteriner hekim hatasına kurban verdiğimizde henüz 9 aylıktı. Filmin sonuna gelince bunlar canlanıverdi birden gözümde. Marley ile birleşince bir de... Sonra tabii kıpkırmızı bir yüz, kırmızı venefes almak için uğruşan bir burun ve ben kaldık başbaşa...


Hayatında bir hayvana gülümseyerek bakmayı becerememiş, ruhunda bunu hissedememiş herhangi biri için bu film basit, sıkıcı ve sıradan... Ve iki dakika durup, bir sokak köpeğinin başını okşayabilen, ona gülümseyebilen, evine her akşam gittiğinde ilk yaptığı şey evindeki canlıların nazını çekmek olan biri için ise sonuna kadar keyifli, sonu hüzün dolu bir film.

Owen Wilson öylesine güzel oynamış ki; Marley onun köpeğiymiş hatta benim köpeğimmiş gibi hissettim.

Bu filmi hem izleyin, hem izlemeyin... Karar sizin...

10 Aralık 2009 Perşembe

Mutlu Yıllara Heidi'm :)

Yarın benim canım annemin doğum günü. Ama bu defa annem evde değil, aileden çok sevdiğimiz birinin ameliyatı için İzmir'de. Ev annesiz cidden çekilmiyormuş. Hiç yemekle alakası yok ama bu durumun. 500 tane soru soran yok kapıdan girince, üstünü değiş de öyle otur diye söylenen yok, kızları şikayet eden yok,... Böyle sessiz,karışan eden yok. Hiç sevmedim evin bu halini... Dedim ya annesiz ev eve benzemiyor.




 Annemle en keyif aldığımız şey birlikte gittiğimiz tatiller. Neresi olduğu önemli değil.  Neden mi? Kendisi öz sarışın. Küçükken komik derecede platin sarısıymış. Şimdi de sarışınlığının verdiği çabucak kızaran harika kırmızı yanakları var. (nazar değmesin)  Küçükken Heidi gibi olmamın sebebi annemdir. Şimdi de alnımda Türk yazmasına rağmen, her türlü tatilde görevlilerin "Hallo" diye yanımıza yaklaşmalarının sebebi de yine kendisidir. Sayesinde turist sanıldığımız için az kazıklamaya kalkmadılar bizi :)

Ben ileride annesine benzemekten şiddetle kaçınan, lafına bile dayanamayanlardan değilim. Mümkünse aynı annem gibi olmak istiyorum. Seviyorum her halini... Üzgünsem sormadan beni en rahatlatan şeyi yapıp, yanımda yatmasını severim en çok. Neye ne kadar üzülürsem üzüleyim bilirim annemle herşey öyle ya da böyle geçer gider hayatımdan.  Mutluysam, yaptığım saçma esprilerde bile eğlenir o benimle. Yorgunsam anlar hemen halimden.  Hastaysam her anne gibi zorla ittire kaktıra yemek yedirir. Normal günlerde bile "tamam anne, bu kadar yeter" cümlesinin üzerine 3 kepçe daha yemek gelir.

Ama en bomba hali Fenerbahçe maçlarında görülür annemin. Hele yıllar önce Nobre'nin attığı bir golde 3 basamak inip, sevinmesine ağabeyimle yıkılarak güldüğümüzü hatırlıyorum. (Sonradan bunun şehir efsanesi olduğunu iddia etse de iş işten geçmişti.)



Kendisi de bir blogger olan canım annemin doğum gününü kutlamak istedim. Hoş o şu an hastanede, bunu uzun zaman sonra okuyabilecek ama olsun. Bu yazıyı okuyup da mutlu olacağından eminim.

Mutlu yıllara anneciğim :)

4 Aralık 2009 Cuma

Acaip İşler Müdürlüğü


Hayatımda iş anlamında bir değişime girdim, Allah sonumu hayretsin diyorum :)

Neyse haliyle uzun süredir uzağında kaldığım devlet dairesi işlerine el atmam gerekti bugün. Hay sabır!

Nüfus cüzdan örneği ve ikametgah almam gerekiyor. Listede yanında Nüfus Müdürlüğü yazıyordu. Gittim Nüfus Müdürlüğü'ne. İşte burası bomba. Nüfus Müdürlüğü nüfuz cüzdan örneği vermiyor!!! Ciddiyim. Anlamsız işte ama bu belgeyi muhtarlık veriyormuş :) Anlamadım ki ben Nüfus Cüzdan örneğini neden Nüfus Müdürlüğü vermez de muhtarlık verir. "İyi tamam" dedim, nasıl olsa ona da "muhtarlık" derler diye ikametgah belgesi sordum. Verebiliyormuş.

Kısacası Nüfus Müdürlüğü nüfus cüzdan örneği vermezken, ikametgah belgesi veriyor! Perhiz ve lahana turşusu kısmına girmeyelim.

Arkadaş ayağı


İnsanın en iyi arkadaşı hayvanlardır. Kazık konusunda sorun yaşamazsınız. Nankör falan da değillerdir. Nankörlerse de insan kadar yüksek değildir seviyeleri.

Bazı insanlara kol kanat gerip, yeniden özgüvenini kazandırma çalışmalarıma artık noktayı koyuyorum. Hayır sonra salak yerine konuyorsun.

Sevgilisinden yediği kazık yüzünden aylarca kendi hayatını zehir eder. Ağlar, sızlar, bela okur, küfreder... Gecesi gündüzü olmaz. Hep sabırla bunu atlatacağını, herşeyin düzelmesi için kendisine biraz zaman vermesi gerektiğini, bu konuyu düşünmemek için kendisine güzel bir uğraş bulması gerektiğini anlatırsın. Yeri gelir arkadaşlarınla eğlendiğin yerden kalkar 1 saat telefonu kulağına yağıştırır, burnunu çeke çeke ağlamasını dinlersin.

Ama bir gün işi seninle bitiverir. Her akşam arayan, "iyi ki dostumsun", "iyi ki varsın" dediği kişi sıradanlaşıveriri. Özgüveni yerine gelmiştir. Kendisine vampire kazık çakar gibi dünyanın yükünü yükleyen adam ne yapar eder kızı kandırır. Kız da eski sevgiliyi yeniden hayatına alıverir. Bu büyük gelişmeyi sana yalanlarla inkar ederek anlatır. Üstüne bir de seni çoktan embesil yerine koymuştur bile.

"Olmaz onunla asla p...", "defolsun gitsin, gezsin onunla bununla" cümleleri ne olmuştur bilinmez. Anlarsın ki sorunu özgüveninin düşmesinde değil, kişiliğindedir. O zaman bu tür insanlara uygulanacak tek şey vardır: uzaklaştırmak...

İki gün önce onun için söylediklerinin arkasında duramıyorsan bir zahmet ikile canım. Kalabalık etme ortalıkta!

Arkadaşlıkmış, hangi arkadaşlık? Senin en yüce varlığın seni önce herkesin gözleri önünde aldatan, sonra bunu gözler önünde yapan, dönüp bin takla atan adamı sen hayatına al. Hayır ne yaparsan yap da aylarca neden beynimi yersin be kadın? Çok mu zordu "o bunları yaptı ama ben onu seviyorum" diyebilmek. Sen daha kendinden kaçan bir kişilik sergilerken, benden götürmekten başka fonksiyonun yok bu hayatta. Haydi sağdan!

1 Aralık 2009 Salı

1 Aralık Günlük Yeme İçme Listesi



Bugünden itibaren 15 gün boyunca yediklerimi, içtiklerimi ve yaptığım aktiviteleri not almak zorundayım. Yine sonu hüsranla bitecek 4 kilo alma yolunda diyetisyen denetimine gireceğim. Bakalım neler olacak... Bu defa yediğim,içtiğim herşeyi buraya not alacağım. Defter tutmak falan hikaye oluyor genelde.Sonra doktorda aa 3 günün notu yok diyoruz. Birileri kesin takip eder. Hem bir 34 beden ne yer, ne içer öğrenirsiniz. Hem de yazmayı unutursam kesin hatırlatan birileri olur.

Bugün:


Kahvaltıda: mantarlı börek, 2 fincan 3 şekerli çay, biri peynirli-maydanozlu, diğeri çilek reçelli iki krep, domates-salatalık-nane ve maydanozdan oluşan salata, 8 siyah zeytin...

Öğle yemeğinde: 1,5 porsiyon peynirli ve fesleğenli makarna, 1 tabak ton balıklı salata, 1 kase yoğurt, tulumba tatlısı

Ara: 2 dilim cevizli mozaik pasta, portakal suyu

Ara: Kuru kayısı, fındık, kuru üzüm ve kuru incirden oluşan çerez tabağı

Akşam yemeği: Hamsi tava, limonlu deniz börülcesi salatası, közlenmiş zeytinyağlı kırmızı biber, tere-roka tabağı

Ara: fırından çıkmasını beklediğim kakaolu muffinlerden 2-3 tan, yanında büyük bir bardak süt

Gece: Yarım ekmek salam, peynir, domates, turşu, marul, maydanoz ve naneli sandviç

Yatmadan önce: Sevgilinin aldığı fındıklı Beyoğlu çikolatasının hepsi (yaklaşık 5 bar)


P.S: Cola alışkanlığımı bıraktım. Yaklaşık 2 aydır sadece haftada 1 gün 1 bardak Cola içiyorum. O da istediğim içeceği bulamazsam. Midem nasıl rahatladı anlatamam. Gerçekten Cola'nın mide huzuru için çok zararlı bir içecek olduğunu anladım.


Aktiviteler: Bu arada 8,5 saat uyudum. Günümün yarısından çoğu evde geçti. Ancak 3 saat boyunca alışveriş için sürekli yürüdüğüm bir aktivitem oldu.

Bisküvim kayboldu, hükümsüzdür!

Blog,

Az önce kötü bir haber aldım, inanmadım bir de gözlerimle gördüm. Sen hatırlamazsın ama Pazarlama Cadısı hatırlar çok sevdiğimiz bir blog vardı: Vintage Biscuit Blogu ayrı, blog yazarı ayrı deliydi... Ama severdik kendilerini biz.

Bir kere deyim yerindeyse çok "harbi" kızdı. Seviyorsa "seviyorum lennn"derdi,

Komşu teyzelere takardı kafayı arada.

Sıkı Fenerliydi, geçen sene şampiyon olunca Bağdat Caddesi'nde kudurma hayallerimiz vardı,takım yamuk yaptı.

Büsküü bir yere gitmek zorunda kalınca kedisi Dumdum'u özlerdi, kendi kedimi özlemiş gibi olurdum.Dumdum tam bahçe kedisiydi, bence Polat'tan daha mafyavariydi.(Bu arada belki de o kadar değildir ne bileyim görünüşte Dumdum bana daha mafyamsı geliyor işte)

Fena müzik dinler kendisi. Placebo delisidir ki bu özelliğini pek severim.

Ama herşeyden önemlisi muhteşem bir moda blogunun yazarıdır. Zaten işi de aynı şekilde. Vintage modasının Türkiye'deki en eğlenceli blogunu yazardı. Çekmiş gitmiş. Hayret bir şey! Çok sinirlendim sana Büsküüü! Duydun mu beni?

İzleyip izleyip güldüğün kadın programlarına çıkıp arattırma beni. "Büsküü gibiydi kızım,evden ekmek almaya diye çıktı." Fintaç Büsküüü son defa söylüyorum, yüksek mercilere yöneltme beni yuvana bloguna geri dön!