14 Eylül 2011 Çarşamba

Ne Zaman Geçmiş Olacaksa

Bu ara evimizin içindeki herkes ama herkes hasta.

Beni önce klima çarptı, sonra zehirlendim. Günlerce tam olarak sebebini bilemediğimiz bir şey yüzünden halsiz, enerjisiz ve ruh halime yansıdığından mutsuz şekilde gezindim. Ardından bir de soğuk,sıcak, klima, pervane, cam, esinti derken soğuk alıp hayatımı bir bilinmezliğe sürükledim.

Bu arada kendimi dünyanın en seçmece çürüğü ilan etmeme ramak kalmışken, sevgilim imdadıma yetişti de derin bir nefes aldım. Adamın ayak bileği yıllar önce fena şekilde dönmüş. - cin ayağı gibi aynen, tövbe tövbe :) - Son gittiğimiz doktor, "keşke kırsaymışsın ayağını, en azından toparlanırdı. böyle bağların birazı kopmuş birazı da aşınmış, tamamen düzelmesi mümkün değil ve çok zaman alacak." dediğinde anladım durumun ciddiyetini. Arada bir ters basıyordu, kızıyordum garibime. Hoş hala kızıyorum yıllar boyu bu konuyu ihmal etmesine.

Üstüne üstlük ileri derecede bel fıtığı da var. 6-7 sene önce ameliyat demişler, kaçmış. Kaçış o kaçış. Tutup kulağından götürünce ameliyatın da % 100 düzeltmeyeceğini ama bir nebze rahatlatacağını öğrendik. Önce bir fizik tedavi dediler. Hani göz önünde olsun diye de, ağabeyimin çalıştığı hastaneye gönderiyorum güya. Bizimki beline elektrik veren aleti falan kurcalamış, voltajı yükseltmiş, beğenmemiş, hemşirelerin kafası karışmış nasıl yükseldiğine dair, vs vs... Adamı teslim ettiğim ağabeyim de sırıtıyor bunlara. Hastane ve tedavi konusunda geek adamın zeka yaşı tam olarak 4 yaşa iniyor kesin.

2 ay kadar önce bizim sitenin önünde bir kedi bulduk, çok hasta. Bunu kafeslemeye çalışırken yırtmıştı Deniz'i. Hatta gece yarısı kliniğe bırakıp dönerken, tutturdum ne olur ne olmaz bir kuduz çaktıralım sana diye de Memorial, Okmeydanı SSK gezdik sabaha kadar. Bu arada Şişli civarında kuduz aşısını Şişli Etfal yapıyor sadece. Çok şükür gariban kedi sadece soğuk almış, kuduz muduz değilmiş de 2. aşıyla yırttık.

Bu kedinin avuç içinde yarattığı çizik, sevgili tarafından bantlanmadığından temas ettiği yerlerden mikrop kaptı ve iltihaplandı. Bu iltihaplanmadan yaklaşık 1,5 ay sonra geçen haftasonu bizimkinin koltuk altında bir şişlik, bir ağrı, geceyarısı bir ateşlenme... Sabah erkenden doktorda aldık yine soluğu, fena korkuttu beni. Meğer avuç içindeki iltihap koltuk altına kadar ilerlemiş. Antibiyotikler, ağrı kesiciler, ateş düşürücüler,kremler... Hala ilaçların etkisi geçince sabaha doğru kalorifer gibi yanıyor. Kıyamıyorum ama bazen bir anda doktordan çıkıp yanıma gelince "mr çekilecek % 95 iyiymiş ama % 5 kötü çıkabilirmiş sonuç" diyerek bende yarattığı 5 saniyelik şok aklıma geliyor, o zaman buz gibi suyu kafasından aşağı dökmemek için tutuyorum kendimi, yalan değil.

Bir de bunlara ek olarak evimizdeki ikizlerden Azis, 2. kısırlaştırma ameliyatının ardından huy değiştirdi. Sürekli bir bana düşkünlük ve Güdük'e aşırı düşmanlık şeklinde evde terör estiriyor. Tuvalete bile gitsem yanımda olmak, banyo yaparken yanımda olamadığı için bütün apartmanı toplayacak kadar şiddetli bir sesle bağırmak gibi huyları var ve Güdük'ü gördüğü yerde öldürmek istiyor. Onun da hormonel bir problemi varmış, ona da ilaç başlıyoruz bugün.

Güdük desek zaten FIP hastası ve en büyük tetikleyicisi stres. Hani Azis'ten yediği dayaklardan sonra strese girmesin diye oynarken beni ısırmasına bile kızmıyorum artık, o noktaya geldik sonunda.

Evimizin tek sağlamı prensesimiz An Jin San. O da süzülmekten fırsat bulabilirse, göz kulak olacak bize :) Bulduğum tüm boncukları kafasına gözüne takmayı düşünüyorum.  

Ağabeyim de 2 seneliğine Van'a gidiyor, kalbimin bi tarafı da çok üzgün, böyle koca bir ağırlık var o tarafta. Öff ki ne öf! :(

2 Eylül 2011 Cuma

İzledim: Trust

Çocuğunuz var mı bilmiyorum ama bu duyguyu hissetmek için çocuk sahibi olmaktan çok, vicdan sahibi olmak gerektiğine inanıyorum: Tacize uğramış bir çocuk ve çaresiz ailesi... "Trust" bu konu üzerine çekilen başarılı filmlerden.


Film gerçeğe çok yakın kurgulanmış, rahatsız edici, gerçek dışı karakterler yok. Yalnızca arada akıp giden zamanın uzunluğunu net şekilde aktaramamışlar. Sanki herşey gün-gün gidiyor gibi geliyor insana izlerken. Oysa uzunca bir dönemi kapsıyor.

Oyuncuların performanslarından hiç bahsetmiyorum. Clive Owen film genelinde oldukça iyi performans sergilemiş, ancak özellikle 2-3 sahnenin hakkını çok iyi verdiğini söylemem lazım. Catherine Keener da yine iyi performans sergilemesine rağmen, senaryodan kaynaklandığını düşündüğüm şekilde filmin genelinde silik bir anne modeli çiziyor. Film daha çok baba ile kızın arasındaki gelgitleri ön plana çıkarmış. Filmin ana karakteri Liana Liberato ise, izlediğim House, Cold Case, CSI Miami, Sons of Anarchy gibi dizilerden sonra sinemaya adım atan başarılı olacağına inandığım bir genç oyuncu. Bazı sahnelerde silik kalmasına karşın, genele bakıldığında iyi bir performans gösteriyor.


Asıl bomba ise, filmin yönetmeni: David Schwimmer - Friends'in Ross'u desem? - Rol aldığı pek çok sinema filminden sonra uzun süre sitcom oynadı.Ancak bu defa böylesi dramatik bir filmin yönetmeni olarak çıkıyor karşımıza. Ve kesinlikle çok başarılı olduğunu söylemek lazım. Cast'ın başarısında parmağı olduğundan hiç şüphe yok.

Filme dair tek eleştirim duygusal açıdan beklediğimden biraz daha yüzeysel kalması. Ben daha ağır,daha karmaşık bir dram beklentisindeydim. Örneğin çok sevdiği ağabey, eve geldiğinde daha ağır sahneler bekliyordum. Anne ile daha dramatik diyaloglar olmalıydı gibi geliyor.

Hem izleyin, hem de izlemeyin. Hassas bir insansanız, küçük çocuklarınız varsa kendinizi tutun ve izlemeyin. Ama bir diğer yandan da kaçırılacak bir film değil. Bilemedim, karar sizin.