28 Ocak 2010 Perşembe

Kermit'in Gözleri



Aha işte aynen buna benziyorum 1 haftadır. Geçen hafta salı günü farkettim bir terslik olduğunu. Lenslerimi taktığımda bir karıncalanma oldu sol gözümde ve anında kanlanmaya başladı. Evden çıkmadan çıkardım. İşe gittiğimde sol gözümün gittikçe kızardığını ve kaşındığını farkettim. Hemen yakındaki Dünya Göz Hastanesi'nden randevu aldım. Doktor mikroplanmadan bahsetti. 2 damla ve bir kremle kısa zamanda geçeceğini söyledi ama öyle olmadı ne yazık ki.

Bu olaydan 2 hafta önce de ağabeyim göz merceğini çizdirmişti. Onda da ilaçlar alerji yaptı ve gözleri kocaman oldu bir anda. Ve işte aynı şey benim de başıma geldi. İlk kullandığım ilaçlardan krem alerjiye neden oldu. Onu kestiğimizde artık her şey için çok geçti. Enfeskyiyona ek olarak bir de alerjik reaksiyon başladı ki bu da gözlerimin Kermit kadar şişmesine neden oldu... Üstüne bir de ışığa duyarlılık başlayınca son 1 haftamı köstebek gibi mümkün olan en az ışıkla evde raporlu olarak geçiriyorum.

Işığa çıktığımda vampirimsi ifadeler verdiğimi anlamak için 3 saniye yetiyor. Son acı gerçek ise bu tür enfeksiyon + alerjik reaksiyonların 4-6 hafta arasında iyileştiği. Çok acaip bir iyileşme süreci var...

Gözler ya tam kuruyor, ya tamamen akıyor. Son 2 gündür evdeki tüm selpak depolarını kuruttum. Annem hepsini yenilemek zorunda kaldı. Öyle de bir enfeksiyon ki mutlaka diğer göze de atlıyor. Diğeri kadar ağır olmasa da mutlaka her iki gözde de oluşuyor. Birini sildiğin mendille diğerini silemiyorsun ki enfeksiyon daha kötü yayılmasın.

İki mendille çıkıyorsun yola. Bir kere gözünden şıpır şıpır akan suyu siliyorsun yanına koyuyorsun. Bu arada diğeri akıyor. Onu da diğer yanına koyuyorsun. Bu arada bir şeyler giriyor araya ve hangisi hangisiydi bilemediğinden bir sonraki akışta yeni mendille devam ediyorsun.

Tedavi süreci korkunç:

Günde 2 duş: Gözlerden sürekli enfeksiyon aktığından ve en önemli şeyin göz çevresini enfekte edebilecek herşeyden uzak tutmak olduğundan duş şart.

Günde 2 x 4 olmak üzere 8 damla sıvı: Bir tanesinin cayır cayır yaktığını söylemem lazım

Göz Şampuanı: Günde 4 kere göz çevresini ve kaşları yıkadığımız bir tür şampuan. Bazı şampuanların saç derisini kuruttuğu gibi bu da cildi kurutuyor.

Vazelin: Şampuandan harap olan göz çevresi derisini nemlendirmek ve göz şişliklerini azaltmak için kullanılıyor. Günde 8 kere... Göz etrafının uzaylı gibi parlamasına neden oluyor.

Sıcak su pansumanı: Hastalığın en zor şeyi ilaçlar nedeniyle katılaşıp sabaha doğru birbirine yapışan kirpikler... Sabah gözlerin açılmamasına neden oluyor. Gözler ancak sıcak su pansumanı yumuşattıkça açılabiliyor sabahları

Çay Pansumanı: Çayın saf deminin pamukla göze uygulanmasından bahsediyorum. Göz şişliklerini indirmeye, morarmanın minimum olmasına ve daha önemlisi gün içinde sürekli ve çabuk yorulan gözü dinlendirmeye yarıyor.




Tüm bu  süreç anneye, ağabeye ve sevgiliye naz, huysuzluk olarak gerş dönüyor tabii... Bunları hafifletmek için ağabeyimden güzel bir hediye geldi. Bir Barcelona el yapımı işlemeli İspanyol gitar. Nasıl?




Sevgilimden de haftasonundan hemen önce en sevdiğim hediyelerden biri gelmişti... Sponge Bob :)

Sakın ama sakın ellerinizi bir yerlere değdirip gözlerinizi kaşımayın... Benden söylemesi!

5 Ocak 2010 Salı

Hasta Olmanın 3 Keyifli Yanı

Eğer hastalanmaya başlamış üstüne mızmızlık ve huysuzluk oturmuş bir hale dönüşmüşseniz,3 ilacınız var. Hiçbirisi de medikal değil.

1- Anne: Her türlü huysuzluğuma yıllardır katlandığını bildiğimden, istediğim kadar şımarık ve huysuz olabilirim. O beni hep sever nasıl olsa. Üstelik yatakta hafif uyuklarken annenin getirdiği çorba gibisi de yoktur bence.O çorbayı başka hiç kimsenin o kadar lezzetli yapması mümkün değildir.

2- Sevgili: Hastalığınızla ilgili sevgilinizi uyardıysanız, bir anda huysuz kalkanına dönüşmüş, sinirleri alınmış bir sevgili bulmak mümkün. İlgisi, alakası ve şefkati de cabası... Arada bir arayıp, yoklaması bile yetebilir.


3- Kedi: Özellikle de Azis tadında bir kedi varsa evde hastalık daha kısa sürebilir. Yatar yatmaz koşarak gelip, daha çabuk ısınmanızı sağlayabilir. Çıkardığı melodik hırıltı daha çabuk uyumanızı veya rahatlamanızı sağlayabilir. Sizinle uyuyup, sadık şekilde sizinle uyanır. Uyandığınızda hala hırıldamaya devam ediyordur garanti.

3 Ocak 2010 Pazar

34 bedenlere moda adıyla işkence

Kış geliyor ya içim daraldı yine.

Şöyle bir moda bloglarına bakındım, sonra bizim 34 bedenlerin bu kış modası yorumlarına. Genel kanım 34 bedenlerin giyinmeyi ciddi anlamda bilmedikleri yönünde. Modacılar tarafından korkunç giydirildiklerinden hiç bahsetmiyorum bile.

Biz 34 bedenlerin en büyük sorunu bence koyu renklere aşık olmamızdan kaynaklanıyor. Mesela ben de sıkça en büyük hata olarak simsiyah giyinmeyi marifet sanıyorum. Oysa tamamen siyah giyinmek, olduğumuzdan daha zayıf - diğerlerinin tabiriyle daha cılız görünmemize neden oluyor. Ancak hiçbirimizin siyahtan vagzeçemeyeceğimizi düşünürsek aksesuarlarımızı ve botlarımızı siyah tutarak daha mantıklı giyinmek de mümkün görünüyor. Şöyle:

Yellowish
Yellowish, brctzn tarafından French Connection ile yaratıldı

Bence biraz renk katmaktan zarar gelmez bir yerimize. Yalnız sorun şu ki bu tarz bir takıma siyah çorap giymemek lazım. Ona göre...

Bir de küçük bir not: Biliyorum bu sene göğüs altından bol veya düz inen elbiseler daha da moda ama lütfen biz 34 bedenlere bunları giydirmekte ısrar etmeyin. Zeytin yesek belli olan bünyemizde bu elbiseler hamile misin sorularına neden oluyor. Bu konuda elbette 34 bedenlere de "neyiniz var saklayacak?" diye sorarım tabii :)

Bu arada bir de asıl siyah Diesel saate bittiğimi söylemek zorundayım :)