1 Nisan 2010 Perşembe

Hachi: Bir Köpeğin Hikayesi

Hiç kediniz veya köpeğiniz oldu mu? Onunla hayatınız bir yerlerde kesişti mi? Bir sokakta, bir barınakta, tesadüfen ev kapısında... Onun size çok ihtiyacı olduğu için, tek şansı siz olduğunuz için eve alırsınız ve çok kısa bir süre sonra acı gerçekle karşılaşırsınız: Asıl sizin ona ihtiyacınız varmış! Hayatınız birden güzelleşiverir. Ne yaşarsanız yaşayın onunla geçirdiğiniz 1 saat herşeyi silip atmaz, ama ruhunuzu öyle dinlendirir ki enerji depolarsınız tüm sorunlarınız için. Kışları benim kadar üşüyen biriyseniz eve geldiğinizde uykudan açılmayan gözleriyle sıcacık bir tüy yumağı karşılar sizi. Bunları anlamak için gerçekten bir hayvanla yakın yaşamış olmanız lazım. O zaman anlarsınız ki daha 1. ayın sonunda kardeşiniz, dostunuz, bebeğiniz,... en çok neye ihtiyacınız varsa o oluvermiştir. Ve haliyle, onun kaybı sizi derinden etkiler, sizin kaybınız da onu...Bir kedi veya bir köpek asla tesadüfen karşınıza çıkmaz. Buna inanmıyorum. Onlar sizi seçiyorlar. Ve hayatınıza giriyorlar.

Zeus, kedimizi kaybettiğimiz bir dönemde bir pet shopun kedilerini severken, son gücüyle bacağıma dokunmuştu ve orada göz göze gelmiştik. Azis ve An Jin ise, kendilerine saldırmaya çalışan bir kurt köpeğinden kurtulmak için yağmurdan sırılsıklam olmuş halde bağırarak beni yolumdan çevirdiler.

Akita cinsi olan Hachi de kendi sahibini seçiyor ve hikayeleri başlıyor.


Yıllarını sevgi dolu bir aileyle geçiren Hachi, sahibini her sabah metro istasyonuna götürüp, her akşam oradan alıyor. Ve bir gün geri dönemeyen sahibini metro istasyonunda beklemeye devam ediyor. Günlerini, yıllarını - tam 10 yılını - aynı yerde bekleyerek yaşlanıyor Hachi. Hikayesi gazetelere yansıyor. Herkes onu tanıyor. Ama o her metro çıkış kapısı açıldığında tek bir kişinin geldiğini hayal ediyor. Ve bir gün orada hayatını kaybediyor.

Japonlar, bu hikayeden o kadar etkileniyorlar ki Hachi'nin bir heykelini yapıyorlar beklerken öldüğü metro girişine. Ve bu metro çıkışı Hachi çıkışı olarak biliniyor. Bu hikaye yıllar sonra Richard Gere ile yeniden hayat buluyor.

Marley & me'den sonra en başarılı anlatıma sahip bence. Biraz ağlamalı bir film diye çıtlatınca sevgilim reddetti izlemeyi. İçi kaldırmaz böyle hikayeleri. Ben de onsuz bir gecede izledim. Ve sonuç: Ağlamaktan gözlerim ve burnum kıpkırmızı yattım yatağa.

Bu filmi izleyip etkilenmeyen birileri varsa, duygularını çoktan köreltmişler demektir.

2 yorum:

  1. az önce izledim. filmin sonundaki siyah&beyaz resmi araken blogunuzu okudum. insan ister istemwz soruyor kendine. şu koskocaman hayatta seni böyle bekleyen oldumu, yada sen birini böylesine bekleyecek kadar sevgi dolumusun die....

    YanıtlaSil
  2. ahh hachı ahh benim de bir kedim vardı onada aynısı oldu ve üzülmeyelim diye uzaklaşmış.Can vermiş orda cesedini bulduk bende onun heykelini yapmak isterdim olmuyor.işte hem sadece japonlar etkilenmemiş bizde etkilendik burayada yapmıssınlar.yapsınlar ki .Bir köpeğin bile insanlardan daha üstün olduğunu anlasınlar ve vicdan nedir hatırlasınlar.

    YanıtlaSil