25 Temmuz 2010 Pazar

Herkes Anne-Baba Olmayı Hak Etmiyor

Hep şunu savundum: İnsanlar başka bir canlının sorumluluğunu almadan önce çok aşamalı ciddi bir testten geçirilmeliler.  Ehliyet testi gibi, ama ciddi şekilde ağırlaştırılmış olanından. Psikolojk testler, iq tesleri, yetiştiriliş testleri, maddi olanaklar, ... Bütün bunların belirli ağırlıklarla ortalandığı bir ana puan olması lazım. Ona göre de çocuk, evcil hayvan sahibi olması lazım insanların.

Zaten durduk yerde köpeğini - kedisini terkeden insanlardan nasıl çocuklar yetişir bilmiyorum. Kanser oldu diye barınağa terkedilen köpekler var Umarım onları terkedenler, en ağır hastalıklarla can verirler de dönüp bakanları olmaz. Kaza geçirdi sakat kalacak diye terkedenlere beddualar yetersiz. Hamileyim, bebek gelecek diye sokağa bırakanların 2. çocukları geleceğinde ilk çocuklarını sokaklara terketmelerinden çok endişeliyim. İkisi de can sonuçta. Yenisi geliyor diye terketmek mantığı işler bunlarda. 


Ve işte bir de baba... Dedim ya herkes baba olmayı hak etmiyor. Dünyanın en fazla sevilmeyi, desteklenmeyi hak eden çocuklarından biri olan Berrak'ın hikayesinde de onu hak etmemiş bir baba var. Mücadelesinden hiç vazgeçmemiş anneye destek değil köstek olan, çocuğunun hiç iyileşmeyeceğini hemen bir çırpıda kabullenmiş bir baba. Okuyun, hak vereceksiniz. Çok şükür ki Berrak'ın yanında onu hiç bırakmayan, hiç pes etmeyen bir annesi var. 

Lütfen, biraz vicdanınız varsa bu ufaklığa az da olsa yardımda bulunun. Hatta bu cumartesi günü onun için yapılan bir brunch var. Ona katılın, annesini de hem maddi, hem de manevi desteklemiş olun...

Düşününce delirecek gibi oluyor insan. Biz sadece 2 ay birlikte olabildiğimiz kedimiz için koşturduk, hayatlarımızı değiştirmeyi, gerektiğinde işe, toplantıya gitmemeyi göze aldık. O serum alıp, baygın yatarken bile onu klinikte bırakmaya gönlümüz el vermedi. İşleri, toplantıları paslaştık. Pes etmedik, vazgeçmedik. Ölecek denseydi de vazgeçmezdik. Sadece 2 aydır bildiğimiz bir kedicik için biz bu kadar perişan hale gelip, deliler gibi koştururken, nasıl oluyor da insanlar kendi canlarının bir parçası için bu kadar kaderci olup, mücadeleden vazgeçebiliyorlar. 

İnanmak istemiyorum ama son derece gerçekler Ne yazık ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder