1 Aralık 2010 Çarşamba

Bana Bir Şey Olsa...

Şu hayatta en korktuğum şey "bana bir şey olursa" ile başlayan cümleler olur hep. Sevdiklerimden duymak istemem hiç. Ama biraz önce okuduğum bir olay, bunu düşünmeme neden oldu.

Çocuklarının arayıp sormadığı yaşlı adam, can yoldaşı olsun diye bir Husky dost ediniyor kendisine. Korkulan gün geliyor ve yaşlı adam hastaneye kaldırılıyor. Komşular başka kimsesi olmayan adamın köpeğine göz kulak oluyorlar site içinde. İyileşip dönecek düşüncesiyle ama ne yazık ki adam hayata veda ediyor. Bunu duyan çocukları miras bölüşmeye üşüşünce komşular, köpeği hatırlatıyorlar. Malesef sonuç tanıdık... Bir "insan" komşusunun emaneti olarak gördüğü cana kısa süreliğine sahip çıkıyor ve sahip aranıyor.

İşte durum bu olunca "ya bana bir şey olursa" lar basıyor ruhumu. Bana bir şey olursa annem, ağabeyim, sevgilim, dostlarım, arkadaşlarım aynen bu sıralamayla kahrolurlar biliyorum. Ama acılarını anlatabilir, ağlayabilir, birbirlerine destek olabilir ve zaman denen örtüyü çekebilirler üstlerine.

Benim "bana bir şey olursa"larım hayatımdaki konuşamayan çocuklarım - kedilerim- için. Bana bir şey olsa biliyorum sevgilim, onlara kimsenin dokunmasına izin vermez, şimdi baktığı kadar iyi bakar onlara. Annem, kıyamaz onlara hiç. Ağabeyim bakacak zaman yaratamasa da, mamalarını, sevdikleri balıkları almaktan asla vazgeçmez. Düşündüm de, benim sokaktan gelip, Husky gibi cins bile olamayan çocuklarım çok ama çok şanslılar. Sadece bunu düşününce bile huzurlu ölebilirim.

ps: Ölmüyorum, yani sanırım. Daha görmek istediğim bazı güzel günlerim var :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder