20 Şubat 2011 Pazar

730

730 gün olmuş... Böyle bakınca ne kadar az görünüyor göze, ne az geliyor kulağa. Kolay değil aslında yirmili yaşlarının sonuna kadar hiç karşılaşmamış, 2 farklı ailenin büyüttüğü 2 insanın bu kadar zamanı birlikte geçirmesi... Üstelik son 12 aydır iş dışındaki tüm zamanlarımızı birlikte geçirdiğimizi düşünürsek.

Elbette tartışmalar, anlaşmazlıklar oluyor. Elbette her şey yolunda sanırken bir anda nazar değiyor. Önemli olan birbirimizi değiştirmeye çalışmamamız. Mesela o tam bir mantık adamı. Duygusallığını günlük hayata pek bulaştırmamayı başarabilen mantık adamlarından. Bazen beni delirtebilecek kadar mantık çerçevesinden bakıyor hayata. Bense günlük hayatımın her yerinde duygularımı ortaya koyuveren biriyim. Önemli olan da bu işte. Birbirimizi olduğumuz gibi sevmeyi başardığımızdan olsa gerek tartışmaların sonları % 100 güzel biter.

BEN, Ruh eşi denen kişinin aslında benim bir kopyam değil, benim eksik yanlarımın sahibi olan adam olduğunu öğrendim. Hayallerimin peşinden hep koşmam gerektiğini, zorluklardan yılmamam gerektiğini bir kere daha anladım.


BİZ, bu 2 senede orta yolu bulmayı, ne olursa olsun asla küs, kızgın, dargın uyumamayı, bazen alttan alabilmeyi, gerektiğinde bağırıp çağırabilmeyi, ailelerimizi ilişkimize dahil edebilmeyi, 3 kedi-çocuğumuzun sorumluluğunu dengeli paylaşabilmeyi, ev hayatının sorumluluklarının ve zorluklarının ilişkimizin derinlerine işlememesini, birlikte bir hayal üzerine gidebilmeyi öğrendik.

Bütün bunlardan sonra, artık bir gelecek planımız var ve o planı ince ince işlemeye, uygulamaya başladık bile :)

Ve o harika adam, bu yıl da beni şaşırtmayı başardı. Sevgililer Günü'nde elinde çiçeklerle çıkıp geldi. Bu sanırım yapmayı daha çok sevdiği şey. Yani çiçeklerini kendisi vermekten hoşlanıyor. Ofise gönderme yanlısı olmadı pek. Doğum günümde de, sevgililer gününde, yıldönümümüzde de böyle oldu. Yıldönümümüzün sevgililer gününden 2 gün sonra olması, bizde genelde ortalığı karıştırıyor tabii.



O gün, sabah ajansa gittim. Öğleden sonra şirketteki sunum iptal olunca ofise geçmedim ve ajanstaki işlerimi tamamladım. Bu arada sevgilinin ofise gitmeyecek miydin sorularına, ofistekilerin "haydi dayanamıyoruz, açarız bak" içerikli fotoğraflı maillerine maruz kaldım. Ama dedim ya, daha çok hediyesini, çiçeğini kendisi vermekten yana olan sevgilinin ofise bir şey göndermesi ihtimalini tamamen göz ardı edip, o gün ofise gitmedim ve acı gerçeği kendisinden öğrendim. Ofiste kocaman bir bonnyfood masamdaydı. Neyse ki, bizim Hayat Cadısı buzdolabına yerleştirmiş. Tabii akşama kendimi affettirmek için takla atmadığım kaldı ama kısa sürdü :)

Hayatım, onunla daha bir anlamlı... Sahip olduğumuz bu harika ilişki için her gece dua ediyorum. O'nu karşıma çıkaran her ne ise, ona... İnanıyorum ki; ayrı ayrı 2 insan olarak evrene canlı ayırmaksızın verdiğimiz sevgi ve iyilikler, bize her geçen gün büyüyen, sağlamlaşan, enerjisinden hiç bir şey kaybetmeyen harika bir ilişki olarak geri dönüyor.

O zaman mutlu yıllar bize... Hayatın bize getireceği her şeye sonuna kadar hazırız artık :)

1 yorum:

  1. O degilde benim gibi aska meske inanmayan birisiykene bu hikayenle aski bulman cok muhtesem birsey. Senin adina cok sevindim, darisi benim basima :P

    Follow me if you like me :)
    www.brunettesforstyle.blogspot.com

    YanıtlaSil